Bel ve Sırt Ağrısı
Bel vücudumuzun ağırlığını taşıyan ve aynı zamanda günlük aktivitemiz içerisinde gövdemizin hareketli olmasını sağlayan bir yapıdır. Bel 5 adet omur ve bu omurları birbirine bağlayan kıkırdak yastıkçıklar (disk), eklem yapıları ve bunlara destek olan yumuşak dokulardan oluşurr. Bel omurları içerisinden bacakların kas kontrolünü sağlayan, bacakların duyusunu taşıyan ve idrar, gaita ve seksüel fonksiyonların kontrolünü sağlayan sinirler geçer.
Belde yer alan omur, disk ve yumuşak dokularda gelişen herhangi bir olay bel ağrısı yapabilir. Bel ağrısı, günümüzde bireyin günlük aktivitesini kısıtlayan en önemli nedenlerden birisidir. İnsanların yaklaşık % 80´i hayatları boyunca en az bir defa bel ağrısı ile karşılaşmaktadır. Bel ağrısı gelişmiş toplumlarda görülen kronik hastalıklar arasında kalp hastalıklarından sonra ikinci sırayı almakta ve cerrahi tedavi yapılan hastalıklar arasında beşinci sırada bulunmaktadır. Ağrı bazen haftalar hatta aylarca sürmekte, hastaların iş hayatları altüst olmakta, aile ve sosyal yaşantıları bu olaydan ciddi şekilde etkilenebilmektedir.
Bel ağrısı en sık 20-40´lı yaşlarda görülmektedir. Bel ağrısı akut ve kronik olmak üzere 2 gruba ayrılabilir. Akut bel ağrısı durumunda genellikle ağrı birkaç gün içerisinde azalır ve birkaç hafta sonra tamamen geçer. Ağrı 3 aydan daha fazla sürerse bu ağrıya kronik bel ağrısı denir. Bel ağrısı olan hastaların %90´ının yakınması ilk 4 hafta içinde kendiliğinden geçerken ancak %5´i kronikleşir. Bu tip ağrılara genel olarak "Mekanik bel ağrısı" da diyoruz.
Çoğu bel ağrısı durumunda ağrının nedeni öykü ve klinik muayene ile anlaşılır, yardımcı incelemeler ve radyolojik tetkiklerde bir şey bulunamaz. Bu nedenle bel ağrısı olan hastaların çoğunda ağrı yakınmaları birkaç gün içerisinde kendiliğinden gerileyeceğinden, çoğunlukla tetkik edilmelerine gerek yoktur. Bel ağrısı yakınmasıyla bizlere gecikmeden ulaşan hastaların büyük bölümü konservatif tedavi adı verilen cerrahi dışı metotlarla iyileşebilmektedir. Akut bel ağrısı nedeni olarak bel fıtığı, kas ve yumuşak dokulardaki aşırı gerilme düşünülüyorsa, bu hastalara yatak istirahati (5 günü geçmeyen) ve ilaç tedavisi önerilir.Ancak sahip olduğu bel ağrısı basit bir tedavi ile iyileşebilecek iken, bilinçsizce yapılan uygulamalar sonucu ameliyatlık hale gelmiş, daha da kötüsü ameliyata bile yetişemeden felç kalmış hastalar vardır.
Tedavide başarıya giden yol doğru teşhisten geçer. Bunun için bel ağrısı bulunan hasta da ilgili uzman hekime müracaat etmelidir. Hekim hastanın şikayetlerini dinleyecek, muayenesini yapacak ve hastalığıyla ilgili tüm tetkik ve tahlilleri isteyecektir. Şu nedenlerle doktora başvuran hastalarda incelememize direkt grafi ile başlamak ve takibinde Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR) hatta ilave kan tetkikleri ve kemik sintigrafisi yapmak gerekebilir: Tekrarlayan bel ağrısı atakları, kronik bel ağrısı, ağrı şiddetinin giderek artması, bel ağrısı ile beraber uyluk ve bacak ağrısı, uyuşukluk, güçsüzlük, istemli idrar ve gaita yapamama, seksüel fonksiyon bozukluğu gibi belirtilerin olması; istirahat ile geçmeyen bel ağrısı; bel ağrısı ile birlikte aşırı kilo kaybı, ateş, üşüme ve titreme olması.
Ancak beyin cerrahi uzmanı bir doktor kesin olarak ameliyata karar vermişse artık ameliyatı geciktirmemek gerekir. Çünkü gecikme sonucunda bazen telafisi mümkün olmayan problemler ortaya çıkabilmektedir. Kuvvet kaybı gibi nörolojik bulgular olmamasına rağmen, uzun süren ağrı nedeniyle hastaların yaşam kaliteleri etkileniyorsa ağrı tek başına cerrahi girişim nedeni olabilir. Cerrahi girişim yöntemi seçilirken her hasta ayrı ayrı değerlendirilir ve o hastaya uygun teknik seçilir. Genellikle de operasyonun hiçbir safhasında dokulara çıplak gözle müdahale etmeyip, ciltten itibaren görüntüyü büyüten mikrocerrahi teknik veya endoskopik teknik ile çalışılmalıdır. Çünkü binlerce yıl evvel Hipokrat tarafından ortaya konmuş bir tedavi prensibi olan"Öncelikle hastaya zarar vermeyiniz" sözü bugün de geçerliliğini korumaktadır.
Bel oldukça karmaşık bir anatomik yapıya sahiptir ve bel ağrısı yapabilecek pek çok neden vardır. Travma, bel ağrısı ve/veya bacak ağrısı yapabilen önemli sebeplerdendir. Travma şiddetine göre zedelenme yüzeysel dokularda kalabileceği gibi derine, omur kemikleri ve sinir elemanlarına kadar da ilerleyebilir. Kas ve yumuşak dokuların aşırı gerilmesine veya ufak yaralanmalara bağlı olan bel ağrısı (mekanik bel ağrısı) varsa ağrı kesiciler, kas gevşeticiler ve kısa süreli yatak istirahati tek başına çoğu olguda yeterlidir. Ancak omurga kırığı ve/veya bel kayması durumlarına yol açan daha ciddi travmaların tedavisi doğal olarak farklıdır.
Doğuştan gelen birtakım yapısal bozukluklar ve omurga şekil bozukluğu da benzer şikâyetlere yol açabilir. Öte yandan omurga kireçlenmesi (dejeneratif değişiklikler) genellikle yaşlanmaya bağlı ortaya çıkarken, bazı kişilerde meslek ve genetik yapı da önemli rol oynar. Yaşlanma sonucu disk ve bağlarda oluşan aşınma, yırtılma, deformasyon bel ağrısı yapabilir. Hastanın şişman olması dezavantajdır. Bazen eklemlerin kalınlaşması, kireçlenme ve disk dejenerasyonu ilerleyerek sinir elemanlarının geçtiği kanal ve delikleri daraltır. Bu da ciddi şikâyetlere neden olabilir. Halkımızın "bel kayması" dediği spondilolistezis te bel ağrısı ve bacak ağrısına yol açabilir.
İşte böyle bel fıtığı, bel kayması, spinal dar kanal gibi nedenlere bağlı bel ağrısı hastasında, sinirlere basıya bağlı bacaklarda güçsüzlük ve/veya istemli idrar ve gaita yapamama yakınmaları varsa, omurgada anormal hareketlilik (instabilite) varsa cerrahi girişim mutlaka gereklidir. Yok eğer sinirlere bası bulgusu yoksa ağrı kesici, kas gevşetici ve yatak istirahati (5 günü geçmeyen) önerilir.
Çeşitli romatizmal rahatsızlıklar da önemli bir grubu oluşturur. Enfeksiyon hastalıkları da unutulmamalıdır. Bu hastalarda da sinirlere basıya bağlı bacaklarda güçsüzlük ve/veya istemli idrar ve gaita yapamama, anormal hareketlilik (instabilite) varsa cerrahi girişim yapılmalı, neden enfeksiyon ise ilave antibiyotik tedavisi verilmelidir.
Bel ağrısı ve/veya bacak ağrısı dendiğinde insanların en çok korktuğu hastalıkların başında tümörler gelir. Bunların bir kısmı iyi huylu, bir kısmı ise kötü huyludur. Tümörler bizzat beldeki kemiklerden ya da yumuşak dokulardan köken alabileceği gibi komşu veya uzak organlardan yayılma yoluyla da gelmiş olabilirler. Bu nedenle sürekli bel ağrısı ve bacak ağrısı şikayetleri ciddiye alınmalı, en ufak şüphede ileri tetkiklere gidilmelidir. Tümöre bağlı bel ağrısında eğer sinirlere basıya bağlı bacaklarda güçsüzlük ve/veya istemli idrar ve gaita yapamama yakınmaları varsa veya omurgada anormal hareketliliğe (instabiliteye) yol açmışsa cerrahi girişim yapılabilir ve doku tanısına göre radyoterapi-kemoterapi önerilir. Yok eğer sinirlere bası bulgusu yoksa, öncelikle biyopsi ile tümörün tipi belirlendikten sonra duruma göre, cerrahi girişim ve/veya ışın tedavisi, kemoterapi yapılmalıdır.
Kronik bel ağrısı sebebi olarak bel fıtığı, bel kayması, omurga kanal daralması, disk dokusunun yıpranması olan olgularda eğer ilerleyici nörolojik bulgular (kas güçsüzlüğü, istemli gaita ve idrar yapamama) varsa cerrahi girişim, yoksa öncelikle ağrı kesici, kas gevşetici ve kısa süreli yatak istirahatini takiben fizik tedavi, kas egzersizleri önerilir. Özellikle tekrarlayan bel ağrılarının önüne geçilmesi için hastanın fazla kilolarından kurtulması, varsa sigara içmeyi bırakması, bel- sırt ve karın kaslarına yönelik kas egzersizlerini düzenli ve sürekli yapması, uygunsuz duruş-oturma ve yatma pozisyonlarını düzeltmesi gerekmektedir.